Ziyaretçi Köşesi

Ziyaretçi Köşemize yazın

 
 
 
 
 
 
 
* ile işaretli alanlar zorunludur
Güvenlik nedeniyle IP adresiniz kaydedilecektir : 34.203.242.200.
Eposta adresiniz ve IP adresiniz yayınlanmayacaktır.
Teşekkür ederiz.
Fisun Fisun - Soytürk - Ekim 15, 2023 at 12:45 pm:
Kitabinizi büyük bir heyecanla okudum. Anneannemin babaannemin doğduğu yerlerdeki yaşamlarını ve buraya gelirken yasadiklarini hüzünle okudum. Çok duygulandım elinize yüreğinize kaleminize sağlık 😊🙏
Temam Temam - İzmir - Eylül 2, 2023 at 12:44 pm:
Çok değerli Firdevs Tunçay Hocam, Sizinle Ürkmez Gece Pazarında tanıştık çok memnun oldum çok sevindim . Kitap okumayı seven biri olarak kitaplarınızı zevkle okuyorum.Ailenizin yaşadıkları ve diğer tüm hikayeler beni çok etkiledi. Kitaplarınızı herkese tavsiye edeceğim, Size eşinizle ve tüm sevdiklerinizle birlikte sağlıklı yıllar dilerim saygılar.
Barış Barış - İstanbul/Tatil İçin İzmir Ürkmez Ağustos 2023 - Ağustos 26, 2023 at 10:54 pm:
Çok Değerli Öğretmenim, Sizin Kitaplarınızı Çok Seviyorum. Sizinle Ürkmez Gece Pazarında Tanıştık. Şu An Bütün Herkese Sesleniyorum!!! Bu Kadının Kitaplarını Okuyun. Bakın Okumanız Lazım Demiyorum Benim Gibi Kitap Okumayı Çok Seven Biri Olarak Eğer Bir De Göç Hikayelerini Seviyorsanız Okuyun. Son Olarak Firdevs Hanım; Sizi Çok Seviyorum Sizi Çok Özliyecem Kitaplarınız Harika. Sizi Hiçbir Zaman Unutmayacağım. Sizi Çok Seviyorum. Sevgiler Barış💕
Onur Onur - İzmir - Ağustos 26, 2023 at 9:35 pm:
Çok değerli hocam Firdevs hanım; tanıştığımız için çok mutlu oldum. Kitaplarınızı hem ben hem aile büyüklerimle keyifle okuyucaz. Çok değerli çalışmalarınızı herkesle paylaşıp anlatıcaz. Saygılarımla
Cüneyt Koç Cüneyt Koç - Bolu - Ağustos 14, 2023 at 3:51 pm:
Çok değerli Firdevs hanımefendi. Selanik göçmeni bir ailenin torunu olarak kitaplarınıza nakış nakış işlediğiniz anıları, hasret, hüzün ama illa umutla bezeli öyküleri okurken çok duygulandım. Sizinle tanışmış olmaktan gurur duydum. Köktaşım diye imzaladığınız kitaplarınız benim icin hep özel kalacaklar. Mübadillerin yaşadıkları acıları ve bunun yaninda geleceğe taşıdıkları hayat mücadelesini unutmayacağız. Emekleriniz icin sonsuz teşekkürler, saygılar
Tülay Cangücü Tülay Cangücü - İzmir - Ocak 12, 2023 at 4:03 pm:
Saygıdeğer Hocam, Dün akşam sizinle tanışmak benim için büyük gurur ve onurdur. Kalbim Rumeli'de Kaldı eseriniz bir Boşnak olarak ilgimi çekmiştir. Elinize, emeğinize ve gözlemlerinize sağlık. Saygılarımla
Semra Başpınar Semra Başpınar - İstanbul - Eylül 7, 2022 at 8:14 pm:
Merhaba Fİrdevs Hanım, Kalbim Rumelide Kaldı adlı kitabinizi okudum ve çok beğendim. Bizim ailemiz de madonya göçmeni ve kitabınızı okuyunca dedemin annanemin anlattıkları aklıma geldi , çok doğal ve güzel bir şekilde anlatmışsınız .sizinle bu yaz izmir Seferihisar Ürkmez de tanışma şansına da sahip oldum ve sizin gibi değerli bir insanla tanıştığım için çok şanslıyım. Sizin de sayfanizda belirtmiş olduğunuz Buca da bulunan göç ve mübadele müzesini de kızımla gezdik çok güzel bir şekilde düzenlenmiş .Emeği geçen herkese ve size teşekkür ederim . Saygılarımla
Kaan Kaan - Eylül 4, 2022 at 9:26 pm:
Kalbim Rumeli'de kaldı kitabındaki Sardunya Kokan Toprak hikayesini ortaokulda iken Türkçe kitabında kısaltılmış hâlini okumuştum ve o zaman kadar mübadele ile ilgili okuduğum ilk hikâyeydi. Sürekli tekrar tekrar okuyordum. Bugün bu kitabı 2. kez okurken o hikâyenin bu hikâye olduğunu fark ettim. Benim için çok değerli bir hikâye ve çok değerli kitaplar. Firdevs Tunçay'a tüm bunlar için çok teşekkür ederim.
Münevver Ongun Münevver Ongun - Muğla - Ocak 22, 2022 at 10:52 am:
Değerli yazar Firdevs Tunçay’ın “Kalbim Rumeli’de Kaldı”, “Kalbim Anadolu ‘da Kaldı” isimli eserlerini okurken Yahya Kemal Beyatlı’nın Balkanlara yaptığı gezi anılarına ait yazıları geldi aklıma. Aşağıdaki şu cümleler çok etkilemişti beni. “İstanbul'dan Sofya'ya kadar küçük bir seyahat mazinin kalbimde kalan hayalini sileceğine, bilakis daha ziyade alevlendirdi. Türklük ,Avrupa'ya doğru cezr ü meddi biten bir deniz gibi o dağlardan çekilmiş, lakin tuzunu bırakmış. Bütün o toprak Türklük kokuyor. Bu tuz Bulgar vatanının toprağında mı kalmamış? Kanında mı? Meşrebinde mi? Lisanında mı? Lisanının sarfında ve nahvinde mi kalmamış? Daha nerelerinde Yarabbi? O topraklarda gezindiğim müddetçe hep bunu hissettim. “Evet bir denize benzetilen, Türklerin yoğun olarak yaşadığı toprakların her noktasında karşılaştığımız yapılar, anlatılan hikayeler içimizi acıtmış, dilimizde tuz tadı bırakmıştır her zaman. Rahmetli babam Rahmi Sarıgözoğlu’nun yarım kalmış romanı “Göçmen Kızı Şaziye”yi okurken de aynı acıları hissettim. 1950 Yılında 155.000 Türkün Anavatan’a gelişini anlatan yarım kalmış öyküler... Aynı zamanda lise çağlarındayken evimizde konuk ettiğimiz Rum aileyi de getirdi aklıma. Doğdukları eve götürdüğümüzde, on, on iki yaşlarındayken terkettikleri evin her köşesini öperlerken göz yaşlarımızı tutamamıştık. Neydi Mübadele? Eşyaların takası mıydı? Hayır, insanların takas edilmesiydi ne yazık ki! Savaşlardan, emperyalist güçlerin hırs ve açgözlülüğünden kaynaklanan acı sonuçlar... İşte yazar Firdevs Tunçay yukarıda isimlerini verdiğim eserlerinde binlerce insanda onulmaz yaralar açan acıları tamamen gerçek hayatlardan bize aktarıyor akıcı ve duru üslubuyla. Bu yaralar yıllar geçtikçe kabuk bağlasa da izi hala acıları hatırlatıyor bize ve en küçük bir dokunuşta da kanıyor ne üzücü ki! Firdevs Hanım Rumeli’den göçen ailenin bir ferdi olarak büyüklerinin dilden dile aktardığı anılardan evlerine, topraklarına, komşularına, havasına, suyuna olan özlemlerini “Kalpleri Rumeli’de kaldı.” diyerek bize en güzel şekilde aktarıyor. Aynı şekilde Anadolu ‘dan Yunanistan’a giden Rumlar’la da bire bir iletişim kurarak onların da kalplerinin Anadolu’da kaldığını göz yaşlarıyla dile getiriyor. Evet, Değerli Yazarımız Firdevs Tunçay’ın bütün eserleri okunmalı. Savaşların, kavgaların, hırsların, açgözlülüğün ne denli zarar verdiği gelecek kuşaklara anlatılmalı mutlaka. Yüreğinize sağlık Firdevs Hanımcığım.Teşekkürler! Yazın hayatınız hiç bitmesin.
Nail Ongun Nail Ongun - Muğla - Ocak 22, 2022 at 9:48 am:
Muğla Devrim Gazetesi’nde yayınlanan yazımı paylaşmak istedim sizlerle. KALBİM RUMELİ’DE KALDI 10 Ekim 2021 tarihinde 6. Menteşe Kültür ve Sanat Şenliği etkinlikleri çerçevesinde Firdevs Tunçay ve Ertuğrul Aladağ’ın konuşmacı olarak katıldıkları, mübadeleyi konu alan “Suyun İki Yakası” adlı programı izlemiş, bir duygu seli ve yüreğimizde bıraktığı burukluk ile ayrılmıştık oradan. Çocukluk yıllarımdan beri birçok muhacir tanımış olmama rağmen onların çektiği sıkıntıları, yaşadıkları duyguları düşünememiş, pek dert de edinmemiştim. 2016 yılında İstanbul’da bulunduğum sırada Çatalca’da İki Yaka Mübadilleri Derneği’nin bir konferansı olduğunu ve orada Mübadele Müzesi bulunduğunu öğrenince, eşimin de ilgisini çektiğinden Çatalca’ya giderek konferansa katılmış ve müzeyi gezmiştik. O gün müzede satılmakta olan “Hasretin İki Yakası” adlı kitabı almış, bir çırpıda okumuştum. Hem müzede gördüklerim hem de kitapta okuduğum öyküler yüreğimi incitmiş, mübadele olayına bakış açımı değiştirmişti. Bu kitapta değerli insan Firdevs Tunçay’ın iki öyküsünü de okumuştum. Daha sonra Ertuğrul Aladağ’ın kaleme aldığı “Filvari Usta”, “Maria” ve “1908 Birlikte İlerleyebilseydik” adlı kitapları okumuş, konuya daha çok ilgi duymaya başlamıştım. Rumeli’den Anadolu’ya gelen Türklerle Anadolu’dan Yunanistan’a giden Rumlar aynı sıkıntıları, aynı dayanılmaz acıları, aynı hasreti, aynı özlemi yaşamışlardı. Her iki konuşmacıyı da dinledikten sonra Atatürk ve Venizelos’un ortak kararı olan “Mübadele”, sanki insafsız bir çözüm yolu gibi gelmişti bana. Salona girerken almış olduğumuz ve ancak üç gün önce okumaya başlayabildiğim kitaplardan ikisini bugün bitirdim. “Kalbim Rumeli’de Kaldı” adlı eseri bitirince bu kanım değişti ve Atamızın ne büyük bir insan, ne kadar bilgili ve öngörülü bir devlet adamı olduğuna bir kez daha kanaat getirdim. “Keşke Yunan galip gelseydi!” diyen alçakların olan bitenden haberleri olmadığını veya ihanet içinde olduklarını anladım. “Kalbim Anadolu’da Kaldı” adlı kitap ise üstünde yaşadığımız toprakların bizden önceki sahibi olan Rumları daha iyi anlamama ve eşduyu (empati) yapmama vesile oldu. Hani Sait Faik “Yazmasam delirecektim.” demiş ya, ben de “Yazmasam haksızlık olacak.” diye düşündüm ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bugünkü yazımda sizlere Sayın Firdevs Tunçay’ın ilk kitabı “Kalbim Rumeli’de Kaldı” adlı eserini tanıtmak istiyorum. Haydi gelin, bu kitap neleri anlatıyor, birlikte bakalım. 1922 yılında kaybettikleri savaştan kaçarken Türk-Rum ayrımı yapmadan yolları üzerindeki tüm evleri yakan, “Sizi de öldürecekler, kaçın!” diyerek Rumları evlerini terk etmeye zorlayan ve bunda da büyük oranda başarılı(!) olan Yunan askerlerini… Korkutularak göç etmeye zorlanan ve Drama’ya gelen Todor ile eşi Evadoksiya ve kızları Melpo’ya evlerinin üst katını açarak, yaptığı her yemekten onlara da veren yüce gönüllü Nazmiye Hanım ve eşi Güzel Hüsnü’yü… Son mübadilleri taşıyan “Sakarya” vapurunda “Allahaısmarladık Kavala! Allahaısmarladık Memleketim! Allahaısmarladık kalbim!” diyerek doğduğu topraklarla vedalaşan, havuzlu konaklarını geride bırakarak yaşamını kira evinde sürdüren ve son nefesine kadar “Ah! Bizim Rumeli’miz!” diyen Kavalalı Ayşe Hanımı… Yerleştirildikleri Ödemiş’te teneke sobayla ısınmaya çalışırken doğup büyüdükleri evde bıraktıkları çini sobayı bir türlü aklından çıkaramayan Kavalalı İbrahim’i... Saray yavrusu konaklarını ve son model arabasını İskeçe’de bırakarak ailesinin geçimini sağlamak için Ödemiş’te eşeksırtında köy kâtipliği yapan İbrahim’i, koskoca Halil Ağa’nın oğlu İbrahim’i… Anadolu’daki yenilginin acısını kendi topraklarındaki Müslüman azınlıktan çıkarmaya çalışan Yunan askerlerinin hayatı zehir ettiği Pürsıçan’da talan edilen evine döndüğünde, duvara asılı Kuran’ın delik deşik edildiğini gören, kocası askerdeki Zehra Hanım’ı… İkinci defa gittiği vatani görevinden döndüğünde , Pürsıçan’da bıraktığı eşi Zehra’sını, oğlu Mehmet’i ve yüzünü hiç görmediği küçük oğlu Hüseyin’i sekiz yıl sonra Buca’da bulan Ahmet Çavuş’u… Annelerini yitirmenin acısı henüz tazeyken ilk mübadele kafilesinde olduklarını öğrendiği gün babasının acı haberini alan ama diğer dört kardeşini yanında götürmesine izin verilmeyen, çete baskınları korkusuyla toprağa gömdükleri bir kazan dolusu mücevheri yanına alamadan ayrılmak zorunda kalan Doksatlı İbrahim’i… İbrahim’in diğer üç kardeşini emanet ettiği ve aldığı ağır sorumluluk altında “Birden kendimi büyümüş hissetim.” diyen on beş yaşındaki kardeşi Akif’i ve Çeşme’de kendilerine verilen cumbalı evde “Biz Yunan ışıklarını görmek istemiyoruz.” diyen kardeşlerini… Bir de Doksat’taki evlerine yerleştirilen Vangelis’in, bir sokaktaki tüm evleri satın aldığını öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlık ve üzüntüyü… İşte Firdevs Tunçay, bizzat yaşayan insanların ağzından veya onların çocuklarına ve torunlarına anlattıkları anılarından yararlanarak anlatıyor bu tarihi olayları. Kitaplığımızda bulunması gereken kitaplar Sayın Tunçay’ın kitapları. Gelecek yazımızda da “Kalbim Anadolu’da Kaldı” adlı eserini tanıtmaya çalışacağım sizlere.
N. Şükrü AYDIN N. Şükrü AYDIN - İzmir - Ekim 20, 2021 at 1:23 am:
"HASRETİN ÇOCUKLARI" Firdevs TUNCAY Hanım, Merhaba.. Öncelikle "Hasretin Çocukları" adlı kitabınızı gönderme lütfunda bulunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. İnanınız, kitabınız her gün elimin altında ve bazı bölümlerini de tekrar tekrar okudum. . "Hasretin Çocukları"ında yer alan anılara öyle aşinayım ki... Göç öncesi ve sonrası yaşananlara ait anılar birbirine o kadar çok benziyor ki... Hatta içlerinden bazıları, anneannemin Drama'dan komşuları bile olabilir. Lokman Hekim Muharrem Efendi'yi Kavala'dan tanır gibi oldum. Sonra gemilere tıka basa bindirilip İzmir'e taşınan mübadil yakınlarımın yaşadıklarını düşündüm. "Hasretin Çocukları"ndan biri olarak duygularımı izahta zorlandığımı belirtmek isterim. Ümmet VARDAR ve yakınlarının "Ayyıldızlı Bayrağa" olan yolculuğu sırasında neler yaşadıklarını anlıyor ve içimde duyuyorum. Hani o Rumeli hanımefendisi nezaketinizle şahsıma hitaben "Atalardan toprağım" diyorsunuz ya, "Hasretin Çocukları"nı okurken işte ben de o "Ata toprağı"nın kokusunu kitabınızı okurken duydum. Ata topraklarından kopuşun sonrasında, Ayyıldızlı bayrağa kavuşmanın heyecanını yaşayan bir ailenin çocuğuyum. "Hasretin Çocukları"nda Rumeli'yi terketmenin acısı ile birlikte geldiği topraklarda yaşadıkları sıkıntılar yansıtılmış. Dahası var..! Veysel Ağa'nın esaretini okurken Ahmet Dedem'in Selânik'teki esaret anılarını tekrar dinler gibi oldum. "Kalbim Rumeli'de Kaldı" ile yetinmeyip, "Suyun Ötesine" dönenlerin de duygularını "Kalbim Anadolu'da Kaldı" da aynı yürek yangınıyla dile getirilmiş. Görüyoruz ki her Rumeli göçmeni, kalbinde taşıdığı "yitirilmiş toprakların" acısı hiç dinmeyecek ve unutulacaktır. Bu birbinden değerli üç kitabınız, kalıcı belgeler niteliğinde olup, Balkan Kültürü ve edebiyatında en seçkin yerini almıştır. Gerçek kişilerle yaptığınız görüşmeleri, leziz bir anlatımla kayda almışsınız. Yeni yayına giren "Hasretin Çocukları" nı baştan sona zevkle, duygu yoğunluğu içinde okudum. Tek kelimeyle diğerleri gibi mükemmel bir çalışma olmuş. Kutluyor, başarılı çalışmalarınızın artarak sürmesini diliyorum. Saygılarımla. N. Şükrü AYDIN
San Kaya San Kaya - İzmir - Haziran 28, 2021 at 6:57 pm:
Sayın Firdevs Tuncay, üç kitabınızı 25 gün içerisinde sona erdirdim . Sizinle 2 Haziran 2021 Çarşamba günü tanışmak beni çok memnun etti . Zaten siz her şeyden önce bir öğretmensiniz . İlk kitabınızı okurken masalsı ve akıcı anlatımınız okumamı hızlandırdı . Her şeyden önce şunu belirtmek isterim ki kitaplarınız, okumakta olduğum diğer kitapların en başında yer aldılar . İlk kitabınızda anne ve baba tarafınızı anlatıyorsunuz . Başka aileler de yer almış . Örneğin en sonda Hitay ailesi . Duygularınızı üç kitabınız da güzel bir şekilde yansıtıyor . Her şey yolunda giderken ortaya çıkan çetelere, gemi ile göç sırasında suya atılan cesetlere de yer vermişsiniz . Tüm bunlar hayatın acımasızlığını gösteriyor . Zaten her öykünün sonunda anlatan kişi ona olayları aktaran büyüğünün nasıl geldiği yeri aradığını söylüyor . Anlatımınız, basit, saf, sevgi ve saygı dolu . Tamamen olgun ve anlaşılır bir şekilde yazılmış . İkinci kitabınız olan "Kalbim Anadolu'da Kaldı" da ise araştırmalar sonucu Türkleri seven Rumlar ile öyküler yazmışsınız . Bunların hepsi gerçek öyküler . Bu bir başarıdır . Azası olduğum Masonluktan bilirim ki böyle çalışmalar zaman ve sabır ister . Üçüncü kitabınızda ilk bölüm olan "Makedonya"'da oradan Anadolu'ya göç edenleri anlatıyorsunuz . Üç kitabınızda da anlatımınız akıcı . Demek istediğim, üç kitabınızı da bir takım olarak alınca ve okumaya başlayınca, okuyup bitirmeyi ve izlenimlerimi yazmayı bir amaç edindim . Anlatımınız üç kitapta da sizi başkalarına gülümseyen, acılarını paylaşan bir kişi olarak yansıtıyor . Son kitabınızın ikinci bölümünde ise Efes Müzesi'ni torununuz Demir Diego'ya öğretici olarak gezdiriyorsunuz . Rahatlıkla diyebilirim ki "Hasretin Çocukları" kitabınızın arka kapağında olan yapıtın Eros olduğunu sayenizde öğrendim . Sizi tebrik ederim .
Ahmet NART Ahmet NART - İzmir - Haziran 15, 2021 at 3:53 am:
Değerli Firdevs Hocam , Kalbim Anadoluda Kaldı kitabınızı bitirdim , izlenimlerimi sunmak isterim. Kitabınızı öyle güzel ve rahat bir şekilde okudum ki anlatamam. Anlatımınız ve hikayelerdeki sadelik ve içtenlik ,insana büyük bir haz veriyor. Tabii okuyan kişi olarak kendim de bir muhacir çocuğu olduğumdan bu hazzı daha kuvvetli duyduğumu belirtmeliyim. Değerli Hocam , sevgili Firdevs Ablacığım , kitabınızı okurken , kalbi Anadolumuzda kalan rum dostlarımızın hikayelerini sanki kendi evimin balkonunda onlarla sohbet ediyormuş gibi hissettim. Öncelikle bu yönden başarınızı tebrik ediyorum. Kitabınızda vurgulanan en önemli olaylardan biri de 6-7 eylül 1955 olayları. Bence bu tarihi utanç verici olayları çok dikkatle irdelemek gerekiyor.Zamanın Menderes Hükümetinin büyük hataları sonucunda her iki toplum da büyük yaralar almış. Belki de iktidarda bulunan kişiler ,gericiliğe ve yobazlığa taviz vermemiş olsaydı bu olaylar yaşanmazdı. Bu harika kitabınız, bir önceki kitabınızda olduğu gibi bize şunu çok iyi hatırlatıyor. Aslında Egenin her iki yakasında yaşayan halklar birbirine dosttur , araya nifak sokup insanları yıkıma uğratan şey , cehalet ve yobazlıktır. Değerli Hocam bu arada şunu da belirtmeliyim , bu kitabınız , bir öncekine göre daha iltimaslı olmuş.Bunun sebebi de herhalde , hem tecrübenizin artması hem de araştırmalarınızın daha genişlemesi olsa gerek. Değerli Hocam , kitabınız hakkında fazla söze gerek görmeden şunu söylemekle yetineceğim. Her türlü övgüye değer , olağanüstü güzel bir eser yaratmışsınız, tebriklerimi ve teşekkürlerimi sunuyorum. Değerli hocam , Egenin her iki yakasında yaşayan halkların karşılaştığı bu yıkımlar hakkında , izninizle içimde kalan bir kaç cümle paylaşmak istiyorum. İzmirin 15 mayıs 1919 da işgali sırasında ve devamında , Yunan ordusu tarafından , Türk subaylarının , Türk askerlerinin ve vatandaşlarının zito venizelos demedikleri için vahşice katledilmeleri, ve yine Yunan ordusunun , kral 1. konstantin in kardeşi olan prens andrea ( ki bu andrea denilen zalim , dünya emperyalizminin baş aktörlerinden kraliçe 2.Elizabeth in kayınpederidir) komutasındaki vahşet taburlarının , Ege Bölgemizin değişik il, ilçe ve köylerinde insan aklının alamayacağı derecede vahşet sergileyen katliamları Milletimiz tarafından nasıl ve ne zaman unutulabilir bilemiyorum. Sevgili Firdevs Hocam , elinize ve yüreğinize sağlık , tekrar tebrik ve teşekkürlerimi sunuyor, sevgi ve saygılarımı iletiyorum , sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.
Ahmet NART Ahmet NART - İzmir - Mayıs 8, 2021 at 3:14 am:
Sevgili Firdevs Hocam , ilk kitabınız KALBİM RUMELİDE KALDI yı okudum.Elinize ve yüreğinize sağlık. Çocukluğumuzda Annemizden, Babamızdan ve ninelerimizden duyduğumuz yaşanmış olaylar aynen gözümüzün önüne geldi.Çok teşekkür ediyorum. Birinci hikaye bana çok tanıdık zaten. Anneannemin karşı komşusu Vesile teyzelerin hikayesi. Zehra, Zerrin, Faruk ile tabii ki de sizi o zamandan tanıyorum. İskeçe hikayesi de sizin ailenizin hikayesi, çok güzel ve duygu yüklü. Tüm hikayeleriniz de aynı derecede güzeldi.Bu arada ben de bizim ailemizin hikayesi hakkında kısa bir özet vermek isterim. Babamın babası Mustafa Dedem , Kavalada Babaannemi at sırtında kaçırarak evlenmiş. O devirde Babaannem çok varlıklı bir ailenin kızıymış. Şimdiki aşiret reisleri gibi. Dedemin hakkında sadece şunu öğrenebilmiştik , çok gözüpek ve yiğit biriymiş. Çok zengin ve geniş bir ailenin kızını kaçırmak , her yiğidin yapabileceği iş olmasa gerek. Dedem evlendikten sonra , amcam ve babam dünyaya gelmiş. Amcam 4 yaşında , babam da 1 yaşında iken , dedem savaşa gitmiş ve şehit olmuş. Kısa bir süre sonra , Kavalada yunan katliamları başlamış. Babaannem , komşularına kadar yaklaşan katliamdan gece vakti kaçarak buralara gelmişler. Önce Çeşme ilçesine yerleştirilmiş , ancak orada tütün olmaz diye Kaymakamdan habersiz Ödemişe gelip yerleşmişler. Sevgili Hocam işte bizim hikayenin özeti de bu. Aslında tabii muhacir ve mübadele hikayeleri , kader ortaklığı olduğundan bir birine benzerler.Sevgili Hocam son olarak , izninizle bu konuda bir iki görüşümü iletmek istiyorum. Bence toplumların bu acıları çekmesinde en büyük neden savaşlardır. Savaş nefsi müdafa haricinde cinayet olup, insanlığı her bakımdan yıkıma uğratan bir olaydır. Savaşların da kökeninde yatan sorun cehalettir. Gerçekte , yaşayan halklar arasında herhangi bir sorun yoktur. Bunu siz , hikayelerinizde gayet güzel vurgulamışsınız. Toplumu yönetme durumundaki bazı insanların, hırs ve cehaletleri maalesef savaşlara neden olabilmektedir.Sonuç olarak toplumlar ne kadar eğitimli olurlarsa , barış ve huzur ortamı o toplumlara o kadar yakın olur. Çok uzattım kusuruma bakmayın. Siz bana eleştirilerinizi bekliyorum demiştiniz. Ancak şunu belirtmeliyim ki , sizin gibi araştırmacı bir hocamı eleştirmek haddime değildir diye düşünüyorum. Tekrar teşekkür ediyor, emeklerinize sağlık diyorum.Sevgi ve saygıyla selamlarımı gönderiyorum.
Gülay Zübeyde YALÇIN Gülay Zübeyde YALÇIN - DİDİM - Nisan 28, 2021 at 12:29 am:
Bir Mübadil ailenin torunu ,evladı olan kökdaşımız yazar Firdevs Tuncay, kaleminize yüreğinize sağlık. Kalbim Rumeli'de Kaldı kitabınızı bir çırpıda okudum. Bu kitapta yazarımız atalarının, ailesinin mübadele yıllarında hatıralarını anlatarak tüm mübadillerin çektikleri acılarını,üzüntülerini, sevdalarını, geride bıraktıkları taşınmazlarını ve hasretlerini, sıfırdan başlayarak yeniden kendilerine yuva kurma zorluklarını, geldileri yere alışma sürecini akıcı bir dille yazmıştır. Hasret kaldıkları topraklara tekrar gidip göremeden bu dünyadan göçenlerin öyküleri... Duygulanarak okudum. Ben de 3. kuşak bir mübadil torunuyum. Yıllarca ninemden, dedemden dinlediğim mübadele, mübadil öyküleri gibi hepsi birbirine benzeyen hasret, özlem, hüzün dolu öyküler. Herkesin severek okuyacağına inanıyorum. Yazarımız Firdevs TUNCAY'A bu güzel eserle bizi tanıştırdığı için çok teşekkür ederim.
Kemal VATAN Kemal VATAN - İzmir - Nisan 25, 2021 at 4:32 pm:
"Kalbim Anadolu'da Kaldı"kitabınız da harika. Kutluyorum sizi. Anlatımınız, kaleminiz çok güçlü. İnşallah Allah sağlık esenlik vermeye devam eder ve araştırmalarınız kitaplaşarak okuyucularınız ile buluşur. İnsanlar okusun-bilgilensin. Dikili'den çok selâm.
özkan Güneyoğlu özkan Güneyoğlu - Samsun - Nisan 23, 2021 at 6:34 pm:
Değerli edebiyatçı yazar Firdevs TUNÇAY Hanım, Ocak 2021 de okurlarına sunduğu “HASRETİN ÇOCUKLARI” adlı kitabında gerçekten ismi ile müsemma bir eser yaratmış. Okuma şansı elde ettiğim bu son kitabında eski topraklarımızdan mübadele ve muhacirlik yaşayarak ayrılan ailelerin 1. Ve 2.kuşak fertleri tarafından anlatılan gerçek öyküleri dinleyerek , yaşanan acı, sıkıntı ,mutsuzlukları ve sonraki yaşamlara yansımalarını kaleme almıştır. Firdevs Hanım’ın anılarını taze tutmayı başarmış güçlü hafızası olan aileleri bulması, bu 7 aile fertleri yaşarlarken öykülerini dinleyip kaleme alması mübadele literatürü için büyük bir şanstır. Öncelikle bu araştırması için kendisini kutluyorum. Kitabında değerli insanlar; Anadolu Mitoloji Dünyası’nın usta ismi,araştırmacı gazeteci Prof. Şadan GÖKOVALI ve Türk Edebiyatı’nın “Yediveren Gülü” yazar Kemal YALÇIN’dan bahsetmesi ile de büyük nezaket ve vefa örneği sergilemişlerdir. Ayrıca, kitabın son bölümünde Efes Selçuk’un tanıtımı ve Efes Müzesi’ni biricik Torunu 4 kuşak Muhacir Diego Demir eşliğinde ziyaretlerine yer vermesi, Firdevs Hanım adeta bu ziyarette bizleri de içine çeken bir anlatım sağlamış, kitaba ayrı bir renk katmışlardır. Yaşadığı topraklara, muhacir insanların anısına görevini fazlasıyla yapan Firdevs TUNCAY Hanım’ı bu değerli kitabı için kutluyor, bizlere sunduğu için sonsuz teşekkürler ediyorum. Umarım tüm kitapları ve özellikle bu son kitabı diğer dillere de çevrilerek daha fazla okunması sağlanır. Bu konuda biricik torunun görev alacağına inancım oluşmuştur.
Ömer ÇAM Ömer ÇAM - İzmir - Nisan 8, 2021 at 1:11 am:
3 kitabınızı da bir solukta okudum.3.okuduğum kitabı bu gece bitirdim. Okurken bambaşka dünyalara daldım, içimdeki boşluk dolmaya başladı, Buca ve Şirince sokaklarında gezerken, rum evlerini izlerken bir mucize olsa geçmişte bu evlerde yaşayan insanların yaşamlarını film gibi izleyebilseydim der ,mümkün olamıyacağını düşünüp için acırdı.Acaip duygulara bürünürdüm. Bunu anlatmam mümkün değil. Şimdi o dileğim sanki gerçekleşti.Resmettigim evlerin içindeki yaşamları biliyorum, görüyorum,izliyorum.Okudukça kendimi o zaman diliminde hiçbirşey değişmemiş ,tüm o insanları o evlerin içinde gördüm.gördüklerimi anlatmaya sayfalar yetmez gibi geliyor bana.Bu yüzden resimlerini yapacağım) benimde anlatım dillim bu:))))H em huzurluyum hem mutlu çok teşekkür ederim iyiki yazmışsınız, iyiki bana bu zaman yolculuğunu yasattiniz, umarım birgün bunları daha geniş konuşma imkanımız olur belkide benim sergimde 😪😪😪😪😪[/li]
Sefer Güvenç Sefer Güvenç - İstanbul - Nisan 5, 2021 at 1:31 pm:
“Firdevs Tunçay’dan LMV Genel Sekreteri Güvenç’e; “Söz uçar, yazı kalır” içten saygı ve sevgilerimle… 22.03.2021 Eğitmen – Yazar Firdevs Tunçay” imzalı “Hasretin Çocukları-” kitabını kargodan aldığımda çok mutlu oldum. Kitabı adıma imzalayıp gönderme inceliği gösterdiği için kendisine içtenlikle teşekkür ediyorum. Kitabı bir solukta okudum. Güzel bir Türkçe ile kaleme alınmış, hasret dolu, duygu yüklü gerçek göç ve yaşam öyküleri. “Hasretin Çocukları - Makedonya ve Rumeli Muhacirlerinin Gerçek Öyküleri” kitabı, yazarın “Kalbim Rumeli’de Kaldı” ve “Kalbim Anadolu’da Kaldı” kitaplarının ardından gelen 3. çalışması. Firdevs Tunçay, Lozan Mübadilleri Vakfının Ege Bölge Temsilciliği onur üyesi. “Kalbim Rumeli’de Kaldı” kitabında yer alan “Kavalalı Ayşe Hanım”, “Pembe Sandunya”, “İskeçeli Halil Ağa” adlı öyküler ilk kez Lozan Mübadilleri Vakfı yayınlarından 2013 yılında çıkan “Hasretin İki Yakası-Mübadil Aile Öyküleri” kitabında yayımlanmıştı. Firdevs Tunçay’ın yeni kitabı “ Hasretin Çocukları”nda; Makedonya göçmenlerinin II.Dünya Savaşı sırasında çektikleri sıkıntıları, acıları okuyunca Türkiye’nin bu kirli paylaşım savaşının dışında kalmasını sağlayan dönemin yöneticilerine şükran duyuyorsunuz. Kitabın önemli bir özelliği de kültürel miras konusuna yer vermesi. Şirince’de mübadeleden kalan bir çeşme ile yapılan sohbet etkiledi beni. Şirince, Ayasuluk, Selçuk ve Efes’in kültürel hazinesinin yer aldığı bölümler tam bir kültür şöleni sunuyor okuyucuya. Firdevs Tunçay’ın torunu Demir ile Efes Müzesini ziyaret bölümü çok etkileyici. “Yunuslu Eros Söylencesi” bölümünü okurken Karşıyaka Lisesi Felsefe ve Sosyoloji öğretmenimiz Nahit Ülvi Akgün’ün, Firdevs Tunçay’ın da öğretmeni olduğunu öğrenmem benim için büyük bir sürpriz ve mutluluk oldu. Değerli öğretmenimizin kitapta yer alan “Yunus Balığı ve Hermiyas” adlı şiirini okuyarak kendisini saygı, özlem ve bize aktardığı insani değerler için şükranla anmış oldum. Nice başarılara Firdevs Tunçay..04.04.2021 Sefer Güvenç
Ayhan DAYAN Ayhan DAYAN - İzmir-Ödemiş - Mart 22, 2021 at 2:47 pm:
Mübadil bir anne babanın çocuğu olarak Ödemiş’te doğan ve halen İzmir’de yaşayan emekli Edebiyat Öğretmeni Sayın Firdevs Tunçay ‘Kalbim Rumeli’de Kaldı’, ‘Kalbim Anadolu’da Kaldı’ isimli iki kitabından sonra yine içeriği benzer bir kitap olan ‘Hasretin Çocukları’ ile karşımızda. Belki de geç başladığı yazın yaşamını bu el emeği, göz nuru, acıların imbiğinden süzülerek yapıtlaştırdığı kitap kokulu üç yavrusunun anlatılmaz gururunu ve heyecanını yaşıyordur, biliyorum. Kendisiyle birkaç kez karşılaştık. İlki 2016’da benim de ‘Uzak Dağ Çiçekleri’ isimli kitabımla katıldığım İzmir TÜYAP Kitap Fuarındaydı, ikincisi ise üç yıl kadar önce Ödemiş Lisesi mezunlarının eski lise, yeni Ödemiş Ortaokulu bahçesinde düzenlediği etkinlikte... Arada yine uzun süreli telefon görüşmelerimiz de oldu. Bu arada ikinci yaptı ‘Kalbim Anadolu’da Kaldı’ isimli kitabının girişindeki tanıtım yazısını yazmak bana kısmet oldu. Firdevs Tunçay içi insan sevgisiyle dolu, cıvıl cıvıl, vefa yüklü, çok değerli bir kişilik. Yukarıda yazın yaşamına geç başladığını belirttim ama demek ki kafasında ‘Bir gün gelir, mübadillere ben de naçizane vefa borcumu öderim.’ düşüncesiyle bir şeyler yer etmiş olmalı ki geç de olsa pek çoğu bire bir gerçeği yansıtan kitaplarını okurlarıyla paylaşma fırsatı sunmuş oldu. Yıllar önce, üç ciltlik ‘Öğretmen Benisa’ isimli kitabı sayesinde Köy Enstitülü kadın yazar Huriye Saraç ile tanışmış ve kendisine de ‘Niye bu kadar geciktiniz’ sorusunu yöneltmiştim haklı olarak. Yazın dünyası öyle bir dünya işte. Bazıları genç yaşta başladıkları üretkenliğini çok sayıda yapıt ortaya koyarak değerlendiriyor, bazıları da geç yaşlarda bir ya da iki yapıtla kalıyor ve ne yazık ki belki de daha pek çok güzel yapıttan bizleri mahrum ediyorlar, tıpkı yaşamı boyunca tek şiir kitabıyla kalan ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’in ozanı, büyük usta Ahmet Arif gibi. Bu arada Sakın yanlış anlaşılmasın, geç kaldıklarına ya da bir iki yapıtla yetinmelerine sitemim bizleri belki de üretecekleri daha başka nice yapıtlarından mahrum bırakmalarınadır. Gelelim asıl konumuza, Sayın Firdevs Tunçay’a ve son yapıtına. Bu değerli yapıt tıpkı öncekiler gibi okurken insanı müthiş bir duygu sağanağında bırakıyor. Hüzün ve gurur tüm insani duygularla sarıyor tepeden tırnağa insanın tüm bedenini. Yüksek bir empatide yaşıyorsunuz olanları. Bunu etkin biçimde yaşamamızın elbette en önemli nedenlerinin başında hiç şüphesiz Firdevs Tunçay’ın o sımsıcak, içten, samimi dili geliyor. Zaten öyle değil midir, en güzel, en ilginç bir olay dille yere de batar zirve de yapar. Bu bağlamda Sayın Tunçay’ın dili, zaten kendisini yakından da tanıdığım için doğrudan o güzel, mükemmel kişiliğinin de doğrudan ve katışıksız yansıması gibi sanki. Hasretin Çocukları’nda en önemli tarafların başında öykülerin bire bir gerçek yaşamlardan alınması geliyor. Yazarın gerçek yaşanmışlıkları derleyerek kaleme alma konusunda verdiği emek ayrıca takdir edilmesi gereken bir yönü. Kitabın önsözünü de yazar yine kendi hazırlamış. Bu girişi okumadan öykülere geçmeyin derim. Burada bile o kadar güzel, duygusal ve anlamlı ifadeler var ki insanı tümüyle hüzünlü bir gurur kaplıyor. Önsözünün sonlarında yer alan şu ifade ne kadar anlamlı: “Hasretin Çocukları, büyük acının, hasretin, vefanın, dostluğun, barışın, umudun ve insan sevgisinin kahramanlarıdır. Kitabımdaki tüm anı öyküler bu duyarlılıkta yazılmıştır. Göç ile arada kalan eşik; insanları yaşadıkları yerlerinden, malından mülkünden, dostundan sevdiğinden, kokladığı çiçeğinden bile koparıp ayırmıştı. Eşiğin ardında ise yalnızlık ve hüzün vardı. Muhacirler hep eşikte kaldılar. Ne geri dönebildiler ne buralı oldular. Onlara düşen yarım kalan hayatlardı sadece…” Kitabın girişinde de Atatürk’ün konuyla ilgili önemli bir sözü bulunuyor: “Muhacirler kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdır.” Kitabın arka kapak sayfasına yine mübadil yapıtları bulunan bir başka mübadil torunu Sayın Kemal Yalçın güzel ifadelere yer vermiş. Bunlardan bir bölümü aynen şu şekilde: “Günümüzde on milyon kadar Makedonya ve Rumeli kökenli muhacir ve mübadil evladı Türkiye’de yaşamaktadır. Yazar Firdevs Tunçay onlardan biridir. Okyanusta bir damladır fakat içinde okyanusu taşımakta, kalbinde, gönlünde muhacirlerin hayatlarından renkli hatıralar, derin izler dalgalanmaktadır. Firdevs Tunçay mübadele ve muhacir edebiyatında önemli kalemdir. Hasretin Çocukları adlı bu üçüncü kitabında kalbimizin bir parçası, Anadolu’nun zenginliği olan Makedonya ve Rumeli muhacirlerinin gerçek öykülerini anlatmaktadır. Ayrıca Anadolu’daki kültürel mirasın sembollerinden biri olan Efes’i ve Efes Müzesi’ni mitolojik özellikleriyle de anlatmaktadır. Hasretin Çocukları da Firdevs Tunçay’ın diğer kitapları gibi canlı tarihin sesleri, hasretleri, umutlarıdır.” Hasretin Çocukları mübadele döneminin her türlü acılarını ve hüzünlerini yaşayan torunlarının dilinden tarihe önemli birer belge olarak düşecek. Sayın Kemal Yalçın’ın bu ifadelerine katılmamak elde değil. 278 sayfalık Hasretin Çocukları içerik olarak iki genel bölümde ele alınmış. Ay Yıldızlı Bayrağa Yolculuk, Gönü Kuşu Uçar Sılaya Doğru, Kırk Kiliseden Şirince’ye, Dağdaki Efes, Dedebal Öyküsü (1), Dedebal Öyküsü (2), İskeçe Hanımefendisi başlıklı yaşanmış gerçek hikâyelerden oluşan ilk bölüm Makedonya ve Rumeli Mücahirleri; Tanrıça Kenti: Efes Selçuk, Selçuk’ta Çiçeklenen Anılar, Anneanne Torun Efes Müzesi’nde, Anılardan Kalanlar ise Efes Selçuk’tan Esintiler bölümünde yer alıyor. İstanbul Matsis Matbaa’da yılın ilk ayında basılan kitabını yazar, merhum anne ve babasıyla, biricik torunu Diego Demir Cespedosa Tunçay’a ithaf etmiş. Konunun içinde yaşayan biri olarak şunun önemle belirteyim ki yoğun emekler vererek ortaya çıkardığınız her bir kitap ölümsüzlüğe atılan dev bir adımdır. Çivisi çıkan dünyaya yeniden, sağlam bir çivi çakmaktır her kitap. Yazarları zaman gelip bu dünyadan göçüp gitseler de onların sonsuza kadar yaşama nedenleridir. Sayın Firdevs Tunçay’ın “Hasretin Çocukları” da bunların en son okuyucusuyla buluşanlarından. İyi varsınız sevgili Tunçay. Emeğinize, yüreğinize, kaleminize sağlık… (Ayhan DAYAN-Ödemiş Kent Gazetesi-18.03.2021)